16 Aralık 2010 Perşembe

Şizofren Heceler

ŞİZOFREN HECELER - ONUR KÖYBAŞI

Öyle harcayıp kolay unutuyorsun ki cümlelerini. Birçoğu bende zaten. Almaya gelmeyecek misin? Yeni tümceler bulup yoluna devam mı edeceksin?
Kalbim vuruyor geçtiğim her sokağın duvarlarına. Üşüdüm ama üşümemiş gibi yapıyorum.

Keşke bana geri dönebilmen için daha az sevebilsem seni.

İyiyim ben!

Hadi deşifre et beni... Anlat şimdiki sevdalarına, nasıl oynaştığımızı... nasıl tutarsız bir aşkla yanıp tutuştuğumuzu... ve söyle onlara... Kaçık bir edepsiz şizofreniden kurtulduğunu.. At yalandan mutluluk naralarını. Sende biliyorsun çok arayacaksın bu ahlaksız bedenimi. Yağmurla sileceğim dilinin izlerini..

Seni unutmam şart! İyileşmem mümkün!

Yeniktim… Yenikliğimin zaferi sarhoş etmişti kalbini. Her şeyin farkındaydım ama hiçbir şeyin farkında olmama oyununu oynamak zorundaydım. Sana bağlıydım. Mızıkçı bir sevdanın eline düşmüştüm. Kaçamazdım.

...ağzımda biriktirdiğim kanımla boyadım bütün duvarlarımı...

İçtiğimiz suların hepsi alkollü meşrubatlardı.Kim kimi kızdırdı,neyden öldük belli değil?Yaşadığımız ütopyada tanrılar bize hizmet ediyordu. Sen hizmetçilerinden birini sevdin ve ölmeye böyle başladık...

Yeni piçler doğmazsa belki gülebilirim.

Bir şey daha yapacağım bunların öncesinde; onlar içki masalarında olanlardan habersiz gibi görünüp ucuz sohbetlerde bulunurken, ben sahneye çıkıp ayarsız şarkılar söyleyeceğim ve bütün arabaların camlarını kırıp kırıp tebessümlerinin taklidini yapacağım. Benden bu kadar! “Bu aşk bir edepsiz yarattı içinde”. dediğini duyar gibiyim. Sen rahatına bak! Ben şikâyetçi değilim…

Bana dönmen için kaç bahane daha uydurmalıyım hayata ve daha ne kadar oynayabilirim gizli kalmış bütün rolleri?

Ben beş kalıyordum deliye…

Ve güneş doğuyordu masalın bitimine yakın. Sen uyanırken, ben sana uyuyordum...

Aşkın o mor dayağından sonra reflekslerini yitirdi bedenim…

Yazık ki bıraktığım yerde değilsin. Oysa giderken iyi bak kendine tırnaklarına biriken düşleri ye ama sakın acıkma demiştim.

Kim öğretiyor bu yalanları sana?

Benim suçum yok! Devlet,seni öpmeme izin vermiyor diyip gitmiştin… Şimdi toparla kendini. Faşist bir düzen becerdi aşkını … Sen kaosu yanlış anladın. Korktun,kaçtın… Git şimdi!! Ben en yakın uzakta sevişeceğim…Kime izin verilmiyorsa onu seveceğim!!

Zaman acıtamaz ellerimizi. Akreple yelkovanın pozisyonu musait; verdiğimiz sözleri bırakıp kaçmaya..

Yıllar önce söylenmesi gereken bir cümleyiz biz. Bekledikçe eksildiğimiz gittikçe çoğaldığımız…

Ölüyoruz ama... Yatmıyoruz!

Benden başka birilerine dokunacaksa bu yazdıklarım biliyorum asacaklar beni..

Biz birbirimizin yaralarını seviyoruz, biliyoruz ayrılırsak iyileşeceğiz...

Büyütülecek bir şey yok aslında. Başkalarının da dediği gibi, geçecek elbet. Bir şiir yazacağım, birkaç bardak kahve, biraz türk filmi, biraz arabesk şarkılar…

Çözmek istediğim her olguda ki adaletsizliği gördüğümde; vazgeçmeliydim sana meyilli bütün arzularımdan. Sahip olduğumu sandığım bütün özgürlüklerin dönekliğinde terk etmeliydim bakışlarını..

zaman öyle hatırlatıyor ki kendini…

Gudubet hasretini öldürene kadar aldatmak istiyorum. Ya hemen intihar edecek bir yer bulmalıyım ya da birini öldürmek için bir cümle… Evimde dolaşan böceklerin seslerini dava edeceğim. Bu nasıl bir gürültü? Yüzlerine üflesem ölürler mi?

Uyu düşlerim uyut beni…

Ama bu yazdıklarım seni bulacak. Tesellim bu. Henüz geç değil…

Sen gitmeye doğuyorsun, ben ölmeye...

Nikotini bol şiirler içiyorum gece yatmadan önce. Gaz sızıntılarını takip ediyor parmak uçlarım. Acımı paylaşmam için büyüttün beni. Daha acı olanı ise; seni daha çok sevmek için büyüdüm...

Her delinin günlüğünde adım geçiyor. Tehlikeli işler yapıyorum biliyorum. Kullanılan şırıngaları alıp kendimi uyutmak..

Çok düş döktüm, çok öldüm. Bunları yaşarken hâlâ hayatı bekliyordum.

Hiçbiriyle ilgim yok benim! Nasıl anlatsam bilemiyorum. Ben sadece… Biliyorsun işte. Nasıl söylenir? Dudaklarım çarpıyor, uçuklarım kanıyor. Anla işte. Sadece sevdim. Sadece... Neyse, siktir et… Huyum bu! Her lüzumsuz şeye üzüldüğüm gibi üzülüyorum işte...

Seslerimiz hastalıklıydı. Birbirimize bulaştırıp bir bağ kurmanın korkusu emiyordu sözlerimizi.

İçine sıçtığım bir çelişki bu. Sen beni sevmeye utanıyordun ama sevişirken arsızlığın bütün orospuluğu ışığını yakıyordu teninin. Sonra sen gidiyordun, ben uyumaya ölüyordum…

Umudu ters çevirip kapattım.

Ben burada bırakıyorum bu masalı sen geri kalan kısmını erotik bir çizgi filmde izle…!! Gökten bir ihanet düşer ve masal burada biter…

Aşk kul hakkını yemekten cehennemde sevişecek. Bildiğim bir şey var; terazisi bozuk olan sensin. Sana göre omzunda günah yazan meleğim ben. Oysa bir bilsen ne melekler öldürdüm senin yüzünden...

Bu aşk erdemini yitireli çok oldu. Sen mavra sofralarda erdemden bahsetmeye devam et.

Her aşk bitince başlıyormuş aslında ve bittin...

Hiç yorum yok: