sesi sabahlara kadar dinlediğim radyo
sesi oradan oraya oratoryo
sesi koynuma giren
sesi koynundan çıktığım
sesi el konulmuş şeytan
sesi el kadar masumiyet
sesi hür siyah üzerine çalakalem mavi tül
sesi tül mavi üzerine nakşedilmiş siyah gül
sesi beni hep döven abim
sesi beni kovalayan polis
sesi bıçaklanışım, bıçaklanır
bıçaklanmaz eriyişim; kabullenilişim;
ah ben nerdeymişim, ben kimmişim de
talazlanmış, tozlanmışım!
üstümü süpür rüzgar!
şimdi şikayetim var!
çalıntı kalplerle kirlenmişim!
ağlat beni özgürlüğüm, ağlat! gözyaşlarımla
----------
bir tür sana yatkın canlı
gibi ilerledim adım adım
buzdolabındaki son tene
alkolün gerdiği ipteki cambaz
düşerken su ile yaralanır ve
sürtündüğü hava ile iyileşirmiş
ya, ben, çağrıldığım her ruh
seansında, bütün sorulara
EVET
dedim. Hatırla! biz hep
reenkarnasyonlarımızda
iki kızkardeştik gerisin geri..
hatta bir keresinde..
ah, unuttum! Sır'dı! Bağışla!
------------------
yabancıyı bu gece herkes tanıyor
---------
orda aşk küçülür..
küçülür..
küçülür biter en güçlü sesiyle!
--------------------------
geyşa! beni işitiyor musun, geyşa!
bu buzlu cam, bu buzlu cam diyorum sana,
bu buzlu cam hangi filmimin jeneriği..
------------------
sarhoşuz hepimiz tavşan dudaklardan ruhlarımıza kadar
hüznü hoşgör; nasılsa yarın pazar
--------------------------
bitmeseydi, bitmeseydi bu öykücük
şimdi tanıştığım her yeni sözcük
hatırlatmasaydı bana o yağmuru
ben: Külden gelecek yapan heykeltıraş
bir martıdan kırlangıç sıyıran,
biliyorsun,
bazı bamanlarda dışarda başka şeyler vardır
n'olur
içersi sürekli çok rutubetli bir yanlışlığı barındırır
-------------------
ve diken diken; arabanın bagajında bir ölü var
direksiyondaki cesetle hayatı tartışan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder